Evrak girerken dinlediklerim

19

Biliyorum blogu daha çok hanımlar takip ediyor ve onlarda finans videolarından çok fazla hazzetmiyor ama bu konuyu paylaşmadan edemedim. Bu, keşke on sene önce bu konudan haberdar olsaydım dediğim bir mevzu. Kimseye yatırım tavsiyesi olarak önermiyorum, sadece bu konuyu araştırın diyorum. Hoşunuza giderse de kendinize 5-6 aylık araştırma, okuma süresi verin. Ya da ansiklopedik bilgi olarak dağarcığınızda bir yerde kalsın.

Bu postun konusu temmettü yatırımcılığı. Temettü yatırımcılığı benim için bile yeni bir kavram. Finans üzerine o kadar çok şey okudum, o kadar çok video izledim ki şimdiye kadar nasıl denk gelmedim şaşırıyorum. Kasım başında bir arkadaşım konudan bahsetti. Konuyu anlamam evrak girerken rastlantı eseri bir video dinlemekle oldu. Galiba ilk dinlediğim video, “Zengin Muallim” in youtube kanalında dinlediğim uzun vadeli yatırımcı olmak videosu oldu. Sonrası Kasım ve Aralık aylarında yaklaşık 60-70 video izlemiş olabilirim.

Temettü, firmaların o yılki kârlarını ortaklarına, hisse sahiplerine dağıtmasına verilen ad. Kurumsal firmalarda (Ford Otosan, Aksa, Tüpraş vs) şirket ortakları, üst düzey yöneticiler şirket ortağı olduğu için primlerini bu yolla almakta. Türkiye’de düzenli temmettü dağıtan 10 şirket olduğu söyleniyor zorlasanız 20 ye çıkma ihtimali var ama çok kaliteli değiller. Amerika’da ise bu bir gelenek az da olsa sene içinde dört kez dağıtıyorlar.

Şimdi konuyu en iyi şekilde özetleyeceğine inandığım şu videoyu paylaşacağım. Temettü yatırımı ile milyoner olan bir Amerikalı amcanın gerçek hikayesi, kanal ise bu konuda nitelikli yayınlar yapan bir kanal :

Bir elma bahçesinin ağaçlarını tek tek satın aldığınızı düşünün. Yapmanız gereken 3-4 yıl içinde toplayabildiğiniz kadar elma ağacı almak ve ağaçların elmaları size ulaştığında bunları yemeyip bunlarla da ağaç almak. Yaklaşık bu süreç bir on yıl sürüyor. Her sene aldığınız temettüyü hisseye yatırdığınız için o hissenin size maliyeti bir noktadan sonra çok ufalıyor, sıfıra yaklaşıyor. Bu süre hedeflediğiniz aylık gelire göre, sizin şansınıza göre daha da erken olabilir daha da geç. Senelik hedeflediğiniz gelire ulaştığınızda ise artık temettülerinizi hisseye yatırmak yerine maaş olarak almaya başlıyorsunuz. Azimli ve sabırlı insanların yapabileceği bir iş. Borsalardaki büyük düşüşlerde korkup çıkmayacak psikolojiye sahip insanların. Tabii zirveden satabilme şansınız olursa aşağılarda daha fazla hisseyi toplayıp kazancınız artırabilirseniz. Bu ise uzun yılların, tecrübenin sonucu olabilecek bir şey. Çok tecrübeniz yoksa sakince beklemekte yarar var.

Bu konuda çok şey öğrendiğim kanallardan biri Betül Hanım ve Yunus Bey’in Yatırım Nedir? kanalı. Son videoları hariç hemen hepsini dinledim.

Başlangıçta bu konuya oldukça şüpheyle baktığımı da itiraf edeyim. Borsa çok yükseldi hisseleri kitleyecek birilerini mi arıyorlar acaba diye düşündüm. Bu konuda menfi bir yayın var mı diye aradım. Bu kadar çok video izlememin sebeplerinden biri de bu. Diğeri evrak girerken canımın sıkılması. Fakat bu konuda başarılı olanların çoğunun oldukça uzun yıllardır video yüklediğini görünce bu konuyu daha detaylı araştırmam gerektiğini anladım.

Günümüzde tasarruf alışkanlığı köreldi. Bunun sebeplerinden biri insanların yaptıkları tasarrufun enflasyon karşısında ezilmesi. Ev, araba gibi mülkleri almak ise çalışanlar için artık imkansız hale geldi. İnsanların öyleyse tüketelim demeleri bir yerde çaresiz bırakılmalarından. Tasarruf, finansal okur yazarlık olmadan yapılacak bir şey olmaktan çıktı, en azından bazı temel şeyleri bilmek gerekiyor. Emeklilik sistemlerinin iyice güçten düştüğü bir dünyada bu konu her geçen gün daha elzem olmaya başladı.

Son olarak Tuncay Turşucu’nun (35. dakikasından sonrası için) şu videosunu paylaşayım. 50 den sonra bu iş yapılmaz fikrine katılmadığımı da belirterek.

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

18

“Mekanın Sahibine Geldik” Hakan Bilgin’in kanalı. Kanalında tiyatrocu ve oyuncuları konuk ediyor. Bir ara evrak girerken devamlı dinlerdim. Aşağı yukarı bütün konukları dinledikten sonra kanalı dinleme sıklığım azaldı. Kendisi de doğal olarak devamlı yeni video koyamıyor. Konuklar genelde tiyatro camiasından, bu yüzden sohbetlerde genelde laf ya Yıldız Kenter’e ya da Haldun Dormen’e geliyor. Bir çoğundan hayat dersi çıkarmak mümkün. Beni en çok etkileyen Bahtiyar Engin’in videosu oldu. Bir imam hatip mezunu genci hocalar yetenekli buldukları için okutmak için seferber oluyor. Bana eski Türkiye’de şimdi bize dayatıldığı haliyle sosyal gruplar arasında derin uçurumlar olmadığını tekrar hatırlattı. Oysa içinde yaşadık, biliyoruz. Evrak girerken dinlenebilecek ideal videolardan. Kötü yanı kısa oluşu. Geleceğe de miras kalacak bu arşivlerin bir buçuk saatten az olmaması lâzım. Aklımda Ayla Algan ya da Suna Keskin vardı ama çok güldüğüm için Renan Bilek’in videosunu paylaşıyorum.

İkinci video konusu temmettü emekliliği üzerine olacaktı, ama sağlıklı yaşlanma üzerine çalışan Dr. Peter Attia videolarıyla karşılaşınca sıralama değişti. Videoda alt yazıda var, hoş artık otomatik çeviriler oldukça gelişti yabancı videoları izlemek eskisi kadar zor değil. Sağlıklı yaşlanmak benim için önceliği olan konulardan biri.

Videoda bahsettiği kitabın adı “Outlive”. Kitapta, anladığım kadarıyla iki temel konu üzerinde duruyor: İnsilün direnci ve egzersiz. Tabi sağlıklı yaşlanma konusu tahmin ettiğim kadarıyla bu kadar basit değildir, çok daha karmaşık problemler olmalı. Ama yine de aksiyon alabilmek ve bir yerden başlayabilmek için konuyu basitleştirmenin, meselenin tamamının bu olmadığını unutmadan, büyük faydası vardır gibi geliyor. Bahsettiği kitabın bir incelemesini de aşağı bırakıyorum. Otomatik translate i açıp takip edebilirsiniz, ben öyle yaptım. Maalesef kitabın aslını alıp incelemeye vaktim yok.

Sptotify sohbetleri, dinlemek isteyenler için:

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

17

Teoman

Bu aralar evrak girerken Teoman dinliyorum. Yok şarkılarını değil, katıldığı sohbetleri. İlk rastlantı eseri, Kafa dergisi ile yapmış olduğu sohbete denk geldim. Teoman oldukça neşeli, eğlenceli biriymiş meğerse. Kalender bir ruha sahip. Daha sonra Nilay Örnek ve Mirgün Cabas söyleşilerini de dinledim. Rock starlık hayatı boyunca keyifle sıkılmış. Şarkılarındaki karamsar havadan söyleşilerinde hiç eser yok. Bu eğlenceli sohbetlerden kendi adıma bazı hayat dersleri de çıkardım.

Eğer bir çocuğum olsaydı kesin öğreteceğim şeylerden biri finansal okur yazarlık olurdu. Bizim nesil için para, üzerinde çok düşünülecek, üzerine söz söylenecek bir şey değildi, hatta biraz ayıptı. Niye öyleydi bilmiyorum. Bunda yatırım işlerini kumar olarak görmede vardı galiba, özellikle borsayı. Bu bir dini kaygıdan çok yaşanmış, duyulmuş birkaç kötü tecrübeye dayalı genel bir kanaatti. Bu düşünce bende olukça uzun yıllarda ve oldukça yavaş kırıldı. Gariptir ilk üzerine eğildiğim alan en riskli görünen alan borsa oldu 2000 lerden 2008 e kadar oldukça düşük bir sermaye ile başlarda sadece öğrenmek amaçlı bir girişimdi. Sonra başka alanlara geçtim. Bugünlerde fonları araştırıyorum. Fonlar diğerlerine göre en risksiz yatırım araçları, naçizane en azından fonları öğrenmeyi herkese öneririm. Fon üzerine seyrettiğim videolardan içinde konuyu dezavantajlarıyla birlikte anlattığı için bu videoyu seçtim. İlginizi seçerse fon sepeti önerilerine kadar pek çok videoyu youtubeda bulabilirsiniz. Şimdilik benim stratejim Eurobond fonlarında uzunca bir süre kalmak borsa bu zaman içinde dolar bazında ucuzlarsa hisse ağırlıklı fonlara ya da doğrudan hisseye geçmek.  Dağılmadan 3-4 fon arasında gidip gelmek.

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

16

Twitterda hikaye yazılır mı? Roman Kaptan hem yazıyor hem de neşrediyor. Kendisiyle ilk defa https://twitter.com/romankaptan/status/1689571285376872448 linkindeki hikayesi ile tanıştım. Bunun bir kurgu/hikaye olduğunu anlamam floodun sonunda oldu. Okuduğum kadarıyla kendisi Londra’da yaşayan bir Türk. Sanırım anonim kalmak istiyor.

Hikaye yazmak hele roman yazmak ciddi bir emek istiyor. İnsan yazmaya kalktığında bunu daha iyi anlıyor ve yapanlara eskisinden daha çok saygı duyuyor. Kendi adıma bir senaryo yazma girişiminin kıyısından döndüğüm için huzurluyum. Gerçi sonu hariç hepsi kafamdaydı. Fakat en başından aklımda olan ve bütün hikayeyi götürecek felsefi fikri kaybettim. Hikayenin akışı, karakterlerin gelişimi bu fikir üzerinden akacaktı. Bu fikri kaybedince işin cazibesi kalmadı. Neyse….

***

Işık Kapısı kendi deyimleriyle ” bir saz atölyesi, sanat evi” . Torosların eteğinde, Fethiye’de saz ve diğer müzik aletlerini üreterek, konserler/workshoplar düzenleyerek, konuklarını ağırlayarak yaşıyor. Bana biraz komün gibi geldi.

Genelde müzikleri Alevi deyişleri üzerine, derinliği olan özgün eserler. Sadece Alevi deyişleri üzerinden de beslenmiyorlar, tarzlarında bir Asya etkisi, Hint/Şaman vs. vs de hemen hissediliyor.

Müziklerini ve derinliklerini, tevazularını sevdim

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

14

Caza aşinalık kazanmama sebep olan eserlerden biri Take Five dır (Diğeri de Auntum Leaves). Dave Brubeck’in bu bestesinin ismi çoğunlukla bilinmese de melodisi pek çok kişi için tanıdık gelecektir, hele Paul Desmond’un saksofon solosu herhalde hemen hatırlanır. Ya bir Fransız filminden ya da bir reklamdan kulağımızda kalmıştır.

Take Five’ın hangi albümde olduğunu bilmiyordum. Blog için araştırırken bir sürprizle karşılaştım. Bestenin bulunduğu Time Out albümünün ilk parçası “Blue Rondo A L a Turk” 9/8’lik çıktı. Hikayesi de enteresan. Dave Brubeck’in de içinde bulunduğu bir grup cazcı 1958 de Amerikan Kültürünü dünyaya tanıtmak için geziye çıkar. Duraklarından biri de İstanbul’dur. Değişik arayışlar içinde olan müzisyenler dünyanın başka yerlerindeki müzikleri de bu fırsatla deneyimlemektedir. Burada rivayetler muhtelif Dave’in sokak müzisyenlerden esinlendiğini söyleyenler de var Türkiye ‘de tanıştıkları Jazz müzisyenlerinden duyduğunu söyleyen de. O yılları anlatan bir belgesel vardı, en doğrusu orada olmalı.

Neyse, Blue Rondo’nun girişi bana köçekçeleri hatırlattı. Ama bu konuda bir kaynak bulamadım, belki bir gün blogu doğrusunu bilen biri okur ve yorumlara yazar.

Bu konu üzerinden devam edip etmeme konusunda kararsızım. Bir göreve dönüşmesini istemediğim için, ki bu başıma çok geldi üzerine düşmüyorum Yazıları da o yüzden bir not kıvamında kısa tutuyorum.

İyi dinlemeler…

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

13

Chet Baker Amerikalı bir caz müzisyeni, bir trompet ustası. Bir çok ölümsüz bestesi var. Zor bir hayatı olmuş inişleri çıkışlarıyla.

Caz devamlı dinlediğim türlerden biri değil. Öğrenmek, bilmek isterdim ama bir hayat böyle güzel şeylere ulaşmak için yeteri kadar uzun değil. Ara sıra dönüp sadece dinleyici olarak ilgilenebiliyorum. Bir de her çeşidini dinleyemiyorum, bazı dinlenmesi zor türleri var. Genellikle tercih ettiğim sakin dinlendirici olanları. Bu kayıtta olduğu gibi.

Site, “JAZZ IS EVERYWHERE” Güney Kore asıllı bir site. Çok fazla karıştıramadım ama kaliteli bir siteye benziyor. Bu siteyi keşfedeli bir iki ay oldu. Bu kaydı dönüp dönüp dinliyorum. Sizlerle de paylaşayım istedim.

Keyifli dinlemeler…

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

9

Uzun bir süredir felsefe üzerine bir şey dinlememiştim. Neden bilmiyorum biraz uzak kalmayı da tercih etmiş olabilirim. Maya hocanın Heidegger üzerine yaptığı sohbeti biraz da takip edip edemiyiceğim üzerine meraktan izledim. Sohbeti 4-5 günde bitirdim. Hâla bir felsefe sohbetini izleyebiliyor olmak hoşuma gitti Epeyi bir şey unutmuşumdur diye düşünüyordum ama gene de kalanlar sohbeti izlememe yetti. Tabi gene tamamını anlamadım, zaten hiç bir filozof tamamen anlaşılmayı vaad etmez. Bu konuda Ulus Baker’in çok güzel bir videosu var. Linkini ekledim.

Bir felsefe metni okumak ya da sohbetini dinlemek kendi ufkunuzu bir dünyaya, yeni ve anlaşılmaz şeylere açmaktır. Bu anlaşılmazlık zihni harekete getirir, bir dünya yeni düşünce, acabalar zihne üşüşür. Acaba öylemi dedi şunu mu kast etti arasında düşünce dünyası canlanır. Felsefe okumak ve dinlemek anlama çabasını en güçlü şekilde harekete geçiren harika şeylerden biridir. Bazen filozoftan bağımsız sadece kendi yaşam dünyamızla ilgili sonuçlar çıkarsak da .

Maya hoca biraz dikkatle takip edilecek açıklıkta konuyu anlatıyor. Konuları birbirine bağlaması, birinin diğerini nasıl açtığını göstermesi güzel, ta ki izleyicilerin sohbete gereksiz uzunlukta müdahalesine kadar. Hoca burada bana kalırsa fazla demokratik davranmış.

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

8

Cemal Kafadar hoca Harvard’ta tarih hocası. Osmanlı’da 17 yy. da bir kariyerin peşinde olmayan, fırsatını bulunca keyif için kendini okuma yazmaya hasreden Çelebiler’i anlatıyor..

Çelebiler meraklı insanlar, ilgi alanları çok dağınık. Bana biraz ansiklopedistleri hatırlattı. Aynı zamanda yazıyorlar. Yazıyorlar derken mecmua tarzı defterler bunların en bilineni . Bir çok farklı konuyu bir arada toplayan defterler. Belli bir konuya hasredilmemiş, bugünkü blogları andıran şeyler.

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

7

Geçen ay Netfliks’de Vikingleri seyrederek geçti. Bu yüzden Pelin Batu’nun Vikingler’i ilaç gibi geldi.

Anlattıkları diziyle uyuşuyor.

Garip bir şekilde Vikingler oldukça vahşi, kanlı bir kavim olsa da insana sempatik gelen bir yanları var. Belki de mücadeleci ruhları insanı çekiyor. Bir de her şeye rağmen espirili/ şakacı bir yanları var. Bunda çocukken seyrettiğimiz Vikinglerin de parmağı olabilir, neyse.

Pelin Batu’nun daha evvel Budha videosunu seyretmiştim, gene dersine çalışarak çıkmış. İskandinav tarihi ve mitolojisi hakkında eğlenceli, doyurucu bir video olmuş.

Tam anlatamadığım mizahi yön videoda da var.

Standart
Evrak girerken dinlediklerim

6

O zaman dans…

Tarih Obası bu videoda Avrupa’da ortaya çıkan gizemli bir dans salgınınden bahsediyor. Günlerce süren dans edenlerinin kiminin bitkinlikten öldüğü bir kitlesel salgın. Günlerce, aylarca süren dans manastırlardaki rahibeleri bile etkiliyor.

17. yy a kadar devam edecek salgınlar Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksenburg, Fransa da iki nehrin arasında ortaya çıkıyor.

Detaylar videoda..

Standart