Hasar tespiti, Hatıralar, Hayal meyal, Hikayeler, Şifa niyetine

..

Aslında uzun süredir anneannemi yazmak istiyordum.  Satranç ve hayat üzerine iyi bir şey yakaladım zannetim, ama girizgah uzun olunca hepsi aklımdan gitti. Belki de sıradan şeylerdi de bana öyle gelmişti, neyse.

Uzun hastalık dönemlerinde yapılacak şeyler çok fazla olmaz, hele dolaşamayacak haldeyseniz ve yatmak zorundaysanız – işte satranç böyle zamanlarda insanı oyalayacak nadir şeylerdendir. Eskiden yayınlanan bir satranç dergisi vardı, içinde büyük satrançıların turnuvalarda oynamış oldukları oyunların notasyonları olurdu. Tek başına satrançla oyalanmanın yollarından biri de buydu. Satranç kitapları ise bir başka yöntemdi. Bu elbette bir satranç oyunu değildi. Hamlelerin çoğunu neden yapıldığını anlamadan oynar geçerdiniz. Henüz satranç oynayan bilgisayarlar icat edilmediği zamanlardı.

Dünya kadar açılış ve onların varyasyonları vardı. Kendi kendine satranç öğrenen birini çaresiz bırakacak kadar çok. Bu açılışların mantığını yazana ise pek rastlamadım. Profosyeneller bir şekilde bilirdi ya da o sınırsız gibi gözüken hafızalarıyla ezberlerdi herhalde, bilemiyorum. Böyle bir kitap aramama rağmen bulamamıştım, hep dağınık bir kaç bilgi kırıntısı kitapların orasına burasına serpiştirilirdi.

Bir ünlü partiyi oynarken kırkıncı ya da ellinci hamleye geldiğinizde notasyonda çoğu kez şöye bir açıklama ile karşılaşırdınız “Kasparov (atıyorum) Ve5 yapmayarak (yani veziri e5′e sürmeyerek) Ad7 (Atını d7 karesine oynadı) yaparak herkesi şaşırttı.”  O zaman içimden  “Hayda – yok artık, bütün bu hamleler önceden bilinen, ezberlenmiş hamleler miydi yani?”, derdim. insanı satrançtan soğutan bir şey. Bir çok açılış içinden, birinin bir çeşidi oynanmış ve o tüm çeşitlemeleri ile 40-50 hamle herkes tarafından ezberlenmiş. Her şey böyle en ince ayrıntısına kadar ezberleniyorsa oyun neredeydi? Ezber fakiri satranç meraklısının birbirleri arasında, açılışların kafasını gözünü yararak oynadıkları oyunda mı? Karpovla-Kasparov seyretse ne gülerlerdi herhalde bu oyunlara.

Bu büyük partilerin notasyonlarından öğrendiğim ben dahil bir çok kimsenin bu hamleleri ezberleyemeyeceği idi. O yüzden, küçük açmaz ve çatalların sorulduğu egzersiz kitaplarıyla yetindim, bir süre, tamamen satrancı bırakana kadar. Bu bile, okul kantininde epeyi oyun kazanmama yetmişti. Çok bilmez diyenleri perişan edebildim bu sayede.

Satranç çoklukla gerçek hayatla kıyaslanır. Hayatın ne kadar satranca benzediğinden söz edilir. Oysa satranç kaybetme kazanma esası üzerine kurgulanmış bir oyundur, bir savaş oyunu/simülasyonudur. Sıfırla bir gibi net bir sonuç için oynanır, ya hep ya hiç yani.  Bir netice için oynanır, sürgit bir süreç değildir. Fakat hayatta bir çok konu bir netice için değildir,  karşılıklı etkileşimlerinde kazananı kaybeden olmayan iç içe geçmiş bir çok süreç vardır. Belki dönem dönem olayların zoruyla kapatılan cari hesaplar vardır, süreçlerin devamı için mecburiyetten ya da artık sürdürülmesinin imkansızlığından.

Tüm olası doğru hamleleri bilmek, ezberlemek mümkün bir şey değil. İnsana, hayattan öğrenmeye yer bırakan bir şey değil bu.

Standart